25.2.10

anekdot

kırgınım.
yorgunum.
baş ağrılarım vücudumu dolaşmaya başladı.
ensemde dayanılmaz bir ağrı..
okulu sevmiyorum.
insanlarını sevmiyorum.
okula gitmek istemiyorum.
paranoyalarım toplumun ilgisini çekmeye başladı.
korkuyorum.
hafta sonu cesaret edip doktora gitmeyi düşünüyorum.
o'nu özlüyorum.
her an özlüyorum.
yanımda olsaydı keşke,her an her dakka konuşabilseydik.
Ölmemiş olmasını dilerdim.
ve tabii ölmekten de korkuyorum.

p.s;yazma kabiliyetim yitiyor...

19.2.10

O kadar çok yazasım var ki;içimdekileri susturup kalemimi oynatacak gücü bulamıyorum.
İçimde kaldı yine..

11.2.10

gözyaşlarımla mutlu olan insanlar tanıyorum.

10.2.10

Sorular vardı cevapları muamma olan..

Kişinin her yolu denemesine rağmen,başaramama durumu..
Nedir bu?
Tanımı ne?
Anlamı ne?
???
??

7.2.10

Yalnız

Uzaklara dalıp gitme
Gözlerin de dolmasın
Kimse böyle yalnız olmasın

5.2.10

Tatilimsi


Merhabalar efem.Yine yeni yeniden karsınızdayım.Yazıyorum.Bu sefer elimde avucumda yazmak için çok malzeme var.Aslında hep olurdu ama ben-sel oldukları için cümlelere dökülmekte zorluk çekiyordum.E bu kısımlardan haberi vardır okuyucumun,az çok tanıstık:)
Başlıktan da anlaşılacağı üzere bi tatil macersıdır yazacaklarım.İlk kez blogda böyle bir yazı yayınlıyorum.O da adam gibi olsun değil mi.Ayrıntılarıyla:)Ama beceremezssem mazur görün lütfen.Akıcılık beklemeyin:)Kötü bir yazı olacak galiba.
Hadi madem başlayayım,bu kadar önsöz yeter. 
Emel;Elif,Hilal;ben
Biz dört kafadar acımtrak hayatlarımızı bi kenara bırakıp dört günlük bi kamp programına katıldık.Hareketlerimizin sınırlanmış olmasına rağmen hepimiz için mutlu ve hoş zamanlardı.Bana kalsaydı bu yazıyı tamamen izlenim olarak yazardım.Diğerlerinde gördüğümüz trajediden bahsederdim.Ama twitter'da Sevgili Alper Kaya'yla konuşmak beni biraz etkiledi.Belki o farkında değildir ama:)
Ortaya karışık yazıyorum.Neyse işte ilk gün gittik odamıza yerleştik filan derken zaman öyle bi geçti.Bu bizim ilk bi araya gelişimiz değildi.Bundan önce de ne zaman bi araya gelsek uçuk şeyler yapmışızdır.Bu da öyle olsun istedik.İlk günden düşünmeye başladık.Ama gel gör ki yemediğimiz halt kalmamış.Bunları hatırlarken zaten gülme krizlerine giriyoruz.
Beni bilirsiniz;pek uyumam.hatta hiç uyumam.Arkadaşlarımda sağolsunlar beni yalnız bırakmadılar.Ama Hilal uyusa daha iyiydi,resmen bilincini kaybediyor uykusuz kalınca,sarhoş gibi:D
En kafadar Emel'di bu konuda.Teşekkürlerimi sunuyorum:P
Mesela size Hilal'in uykusuz kalmış halinden bir diyalog sunayım;
Saat üç üç buçuk suları..Bi arakadasımıza telefon sakası yapmak istiyoruz.Hilal'e 'ara bakalım açık mı telefonu,ama özele al'diye tembilhlidikten sonra bekliyoruz.
Hilal;Önce özlem'i arayayım bakalım özele alabilmiş miyim diye.
Benim telefonumun özel kabul etmediğini belirtiyor telefonundaki kız.
Bu duruma sinirlenen Hilal 'neden kabul etmiyosun yahu,off bi Emel'i arayayım bari' diye çemkirince
Elif;'hilal bu ne demek biliyo musun,telefon özele alınmış,başardın!'
 Bu olaya çok güldük mesela.Böyle anlatınca komik olmuyo ama valla o an çok komikti.
Gel gelelim ikinci gün..Oturduk dışarıyı izliyoruz çekirdek çitliyoruz filan.
Muhabbet ortamı haliyle..
Muhabbeti yazsam zaten oho..
Şöyle ki;Obama'dan girdik,adnan menderes'le devam ettik,Jo'dan çıktık:D
Tam da bu sırada kampta kalan diğer kızlar oturduğumuz yerin camına dolmaya başladılar.Üstlerinde gecelikler filan.Acaba uyurgezeler mi diye düşünmeyin.
Biz zaten ne olduğunu anlamaya çalışırken karsıdan bi grup erkekle işaretleştiklerini anlamak zor olmadı.Erkekler öyle rezil bi haldeydiler ki..Ben zaten kafamı çevirip bakamadım.Utandım!
Daha da utanc verici olan,onları tanıyor olmamdı.
Bu ne şimdi,sevgili okuyucu?
Bu neyin hareketi,neyin simgesi?
Bana kalırsa;
'Tam bir aptallık göstergesi'
Zavallı olduklarını düşündük hep birlikte.Ve o anda 'kaliteli insan' kavramı ortaya çıktı.Ne Emel ne Elif ne Hilal ne de ben öyle bir manzarada öyle bir karede ölsek de bulunmayız.Biz çok mu yaşlıyız?
Bunlar gençlerin işi mi?
Bu sorulara içerledim.Hem basit ve tatsız oldukları için hem de yanıtlarının hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini bildiğim için.
Bu olanlardan sonra tadımız kaçtı.
Trajediyi bir komedi gösterisine çevirmek için herkes elinden geleni yaptıysa da o gün öylece sönüp gitti.
Konuştuklarımız,gülüşlerimiz,sohbetlerimiz kendi sorunlarımızdan kaçmamıza,kendi hayatlarımıza gömülmemizi engelliyordu.Ne oldu da su dalgalandı diyeceksiniz şimdi?
En ufak bi hayat belirtisi bizi kendimize getiriyordu,sarsılıyorduk.Bunu benim gibi arkadaşlarımda fark ettiler.Cevap bu sanırım.
Ben eğlenceli kısımları pek anlatmıyorum.Yapım değil.Akışına bıraktım nerelere geldi yazı:D
Son bir şeyden bahsedip gitmek istiyorum;
Emel.
Emel benim olmak isteyipte olamadığım kişi.
o kim mi?
Emel;Epilepsi hastası bi kız.Öyle yaşam dolu,eğlenceli,dürüst,güzel bir insan ki..
Hastalığı %10,11.
İlaç tedavisini reddeiyor.
'En ufak şeyden bile mutlu ol,hiçbir şeyi takma' dedi bana.
Bi de bana bakalım.İlaçlarla hayatını söndürmeyi göze almış,hastalığı netleşmemiş,daha şimdiden hayata küsmüş,öylesine eğlenceli davranan,mutluluğu aramayan,bekleyen biri..
Buydu..Onla vakit gecirmek beni mutlu etti diyebilirim.
Anlatamasamda yazamasamda öğrendim.
Başım çok ağrıyor okuyucu.
Yorgunum hâla.
Cesaret edebildiğim kadar ağrı kesici aldım.Yine de gecmedi.
Son bir soru size;
Ağrı kesici neden ağrıları kesmiyor?